Geleneğin beslendiği kaynaklar göz önüne alınacak olursa coğrafi sınırların da mutlaklaştırılamayacağı ortaya çıkar. Özellilikle en eski dramatik akışlı tür olan Karagöz'de ortaya çıkan görsel tasarım, bizi antik uygarlıkların estetik yaratımlarına kadar götürmektedir. Bu da bizim bu konuda Eski Mısırın duvar resimlerindeki anlayışı gözardı edemeyeceğimizi ortaya koyar.
Bu örnekleri çoğaltmak olasıdır, bu nedenle bu başlık altında belki de alt sınıflandırmalara ilerledikçe Tiyatro geleneğinin sınırlarının ötesine bile geçmek gerekecektir. Bunun bir başka nedeni de bu konuda Sanat tarihini, halk biliminin, müzikoloji ve antropolojinin bu kültür hakkında hala boş bıraktığı alandır... Bu konuda bir açımlamaya kalkan herkes buzdağının altını birkaç adımdan sonra farketmektedir.
Bu sayfalarda böylesi bir açımlama biraz hayalci gelebilir kimilerine, ama uzun bir sürece umutlandığımız bu çabanın , herşeyden önce desteksiz kalmayacağı beklentisindeyiz. Yöntemsel olarak da akademizm ile yaşayan geleneğe bir köprünün kurulmasını öncellemek bu beklentimizi güçlendiriyor.
Bu nedenle alışılagelmiş başlıklarla sunacağımız türlere ilişkin bilgiler yanında görsel eksikliği gidermek amacıyla bir galeriyi daha doğrusu bu konuda sanal bir müzeyi ouşturmanın heyecanını da yaşıyoruz. Gelenek temsilcilerini birer portre olarak ve söyleşilerle bu sayfalarda görmek de yaşayan geleneğe bizi yaklaştıracaktır sanırım.
Yoğun olarak kendi uğraşım olması ve tarihsel süreçte seyirlik sanatların atası sayılması nedeniyle başlangıçta daha çok geleneksel gölge oyunu Karagöz üzerine yoğunlaşan bir çabayı sizinle paylaşacağım. Bu diğer türlere geçişimizi hem tarihsel olarak hem algılama olarak kolaylaştıracaktır da ...