ÖĞRETMENLER GÜNÜ ETKİNLİKLERİ

(24 Kasım 2006, Hacettepe Üniversitesi, Beytepe Yerleşkesi, K Salonu/Beytepe-ANKARA)

Programı Sunan: Dr. Fatma TÜRKYILMAZ

Değerli Konuklar,
Bir ülkenin kalkınmasında, çağdaşlaşmasında, toplumun refah, mutluluk ve huzur içinde yaşamasında çok önemli görevleri olan öğretmenler ve öğretmenlik mesleği, pek çok şiire konu olmuştur.

Taşıdığı sorumluluk ve yüreğindeki halk sevgisiyle tahsisat, mevzuat beklemeden görev yaptığı okulun duvarını onarırken, yıkılan duvarın altında kalan Öğretmen Şefik Sınık’ın dudaklarından dökülen son sözler, öğrencilerini kastederek söylediği şu sözler olmuştur:
“Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin.”

Ceyhun Atıf Kansu, işte bu sözlerden ilham alarak “öğretmen”i efsaneleştirdiği “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirini yazmıştır:


DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum.
Bütün çiçekleri getirin buraya.
Öğrencilerimi getirin buraya, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiçeklere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya.
Son bir ders vereceğim onlara.
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin... Ve sonra öleceğim.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini,
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın,
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kop Dağı’na göçen,
Yürükler yaylasında, Toroslarda eğleşen,
Muş Ovası’ndan, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin, bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum.
Okulun duvarı çöktü, altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya.
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.


Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmenler, özellikle köy enstitülerinden yetişen öğretmenler, “kırk bin köyü ışıtmak” ve bu köylerde yaşayan halkın sorunlarını ve çilelerini kendi çileleri olarak kabul etmek bilinciyle hareket etmişlerdir. Bu nedenle öğretmen şiirlerinde köy ve köy öğretmenleri imgesi büyük ağırlık taşımıştır:


KÖY ÖĞRETMENLERİ

Yurdumuz uçsuz bucaksız,
Gökte yıldız kadar köylerimiz var.
Ama uzak, ama harap, ama garipsi…
Alın benim gönlümden de o kadar.

Çemişkezek'te, Patnos'ta, Malazgirt'te doğanlar!
Malazgirt'e, Çemişkezek'e, Patnos'a gitmezseniz,
Çocuklarınız öksüz kalır, yetim kalır,
Köylere ışık iletmezseniz.

Dağlara, vadilere, ovalara
Tesbihler gibi saçılmış köyler,
Rüzgâra karşı bir bayrak,
Sevinçle türküsünü söyler.

Sevinçle türküsünü söyler
Bir idare lambası küçük, solgun.
En azından üç yüz pare dam
Umudu en azından üç yüz çocuğun.

Ve onlar saçları uzamış,
Çatlak ellerinde çıkınları,
Üç saat, dört saat ötelerden
Yorgundur, sessizdir akınları.

Ve onlar, yıldızlar gibi
Gözleri ışıl ışıl yananlar.
Oyuncak için değil, kâğıt, kalem
Kitap için gizlice ağlayanlar.

Çemişkezek'te, Patnos'ta, Malazgirt'te doğanlar,
Bütün bunları düşünmelisiniz.
Yüce ırmaklar gibi sessiz, sürekli
Kağnılarla, arabalarla, kamyonlarla
Akıp köylere gitmelisiniz!

Yurdumuza ışık iletmelisiniz...

                                                   Cahit Külebi


Şiirlerimizin pek çoğunda köy öğretmenlerinin köye ve köylüye yönelik özverili ve umutlu yönleri üzerinde durulur:


EVCİLER KÖYÜ ÖĞRETMENİ

Ben Evciler köyü öğretmeni
Aklımı işlerime verdim.
Plan yaparım geceleri,
Gündüzleri ders.

Kimsem yoktur öğrencilerimden başka,
Işıyan gözlerine bakarım onların,
İşleyen kafalarına.
Güvenim artar bir daha.
Derim, dünya düzelecek,
Milyonlarca öğretmen, milyonlarca çocuk,
Alıp dünyayı ellerine
Düzeltecekler.
Derim, bu küçük kafalar
Ne varsa kötü olan
Uygunsuz ne varsa
Silip süpürecek.

Ben Evciler köyü öğretmeni,
Yeni bir dünya kurarım öğrencilerimle,
Kavgasız gürültüsüz
Mutluluk üstüne.

                                                 Hüseyin Başaran


Rıfat Ilgaz ise bir kent öğretmeninin gözüyle yoksul öğrencilerin başarısızlıklarının altındaki etkenleri ve eğitim sistemimizi sorgular “Çocuklarım” başlıklı şiirinde:


Çocuklarım

Sizi yoklama defterinden öğrenmedim,
Haylaz çocuklarım.
Sınıfın en devamsızını,
Bir sinema dönüşü tanıdım,
Koltuğunda satılmamış gazeteler.
Dumanlı bir salonda,
Kendime göre karşılarken akşamı,
Nane şekeri uzattı en tembeliniz.
Götürmek istedi küfesinde,
Elimdeki ıspanak demetini,
En dalgını sınıfın.
Çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun,
Palto, ayakkabı yüzünden;
Kiminiz limon satar Balıkpazarı'nda,
Kiminiz Tahtakale'de çaycılık eder.
Biz inceleyeduralım aç tavuk hesabı
Tereyağındaki vitamini,
Kalorisini taze yumurtanın.
Karşılıklı neler öğrenmedik sınıfta
Çevresini ölçtük dünyanın,
Hesapladık yıldızların uzaklığını,
Birlikte neler düşünmedik.


Öğretmenlerle ilgili şiirlerde pembe umutlar yüklü gencecik yüreklerin akışı vardır. Bu şiirlerin bir kısmı coşkulu, öğretmeni yüceltici övgülerle doludur. Şiirlerin bir kısmı ise öğretmenlere görev ve sorumluluklarını hatırlatmayı hedeflemiştir:


SEVGİLİ ÖĞRETMENİM

Ben bir çocuğum.
Ali’yim, Ahmet’im,Mehmet’im.
Ayşe’yim, Derya’yım, Kezban’ım.
Tertemiz bir defterim, yazılmamış.
Ben, yumuşacık, her şekle sokulmaya hazır hamurum,
Yoğrulmamış.
Çalışmaya hazır saatim,
Kurulmamış.
Bir ırmağım, yolu çizilmemiş,
Bir dünyayım, keşfedilmemiş.
Sana emanetim, öğretmenim.
Yarının geleceğisin diyorsun,
Hep göğsünü geriyorsun ve Atatürk’ü gösteriyorsun.
Bana geçmişi yaz, satır satır,
Beni koru, beni yoğur, beni kur,
Beni yürüt, beni koştur, beni uçur,
Beni al, Mustafa Kemal yap öğretmenim.

                                                          Ahmet ÜST


Bir bilgiyi kişiliğine sindiren ve onu başkalarına aktarmak ihtiyacı duyan öğretmen, bir “aydınlatıcı” olarak hep toplumun önünde yer almış; çocuklarımızın yüreğine özgürlüğü, barışı işlemiştir:

ÖĞRETMEN

Bir çocuk konuşuyordu;
Vurmuş altın saçları bahar rüzgârlarına,
Gözlerinde kıvanç, içinde övgü:
“Bizim öğretmenin bilmediği şey yoktur.”

Bir çocuk düşünüyordu;
Kapanmış kitaplar üstüne
Aklında hep o güzel ışık:
“Bizim öğretmen ne iyi insan.”

Bir çocuk resim yapıyordu;
Almış renkleri gökkuşağından
Sabırla sarılmış fırçalarına:
Başı bulutlara değen bir adam çiziyordu:
“Bu da bizim öğretmen.”

Bir çocuk, bin çocuktu;
Bin çocuk, milyonlarca çocuk,
Her biri öğretmeni dinliyordu.

                                              Adnan ARDAĞI


Dünyada hiçbir devlet adamı, Atatürk kadar millî eğitim üzerine eğilmemiş, “öğretmen”e bu denli değer vermemiştir. Eğitim ilkesini gerçekleştirecek anlayışı ve gücü öğretmenlerde gören ulu önder Atatürk, öğretmenlere “Hiçbir zaman aklınızdan çıkmasın ki cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.” diye seslenmiştir.


ÖĞRETMENİME TÜRKÜ

(Ogün)
“Ben bir öğretmenim;
Gecelerim kara tahta,
Gündüzlerim tebeşir…
Ben bir öğretmenim,
Fecrimde devler güreşir…”


(Selçuk)
Öğretmen mi dedin?

Ben Selânik’ten bilirim seni,
Sen yetiştirdin Türk’ün yüce komutanını;
Sen verdin Mustafa’ya “Kemal” adını.

Ben Barıştepe köyünde gördüm seni,
Köy yolsuz, köylü yol bilmez…
Sen on sekiz yaşında adadın kendini,
Köye, köylüye… Aklımdan gitmez.

Yol yapımında işçiydin,
Sınıfta öğretmen.
Atatürk ışığını taşırken aydın…
Çağdaş uygarlığı da sen yaydın
Bilirim seni öğretmenim.

Ben her büyük adamın ardında gördüm seni,
Tükenmeyen bir sabırla ışık tutuyordun.
Devlet adamı, komutan, tüccar yetiştirip
Kendini tanıtmıyordun.

Ben atölyede gördüm seni,
Üstün başın toz içinde.
Yadırgamıyordu öğrencilerin araç gereçleri,
Sanat bilinci doluydu çünkü beyinleri.

Ben kürsüde gördüm seni,
Anlatıyordun…
Büyüyen gözlerle izliyordu seni herkes,
Hayranlıkla…
Uygarlıkta büyüyen bu ses
Sendin öğretmenim.

                                                   Veysi TURAL


Türk eğitiminin millî, laik ve demokratik esaslara uygun olmasını sağlayan başöğretmen Atatürk, öğretmenin “ilham kaynağı”dır. Öğretmen, Atatürk’ün istediği nesilleri yetiştirmek azminde ve kararındadır:


ATATÜRK GÜLÜMSEDİ

Atatürk gülümsedi öğretmenim,
Siz sınıfa girince,
Dağıldı kara bulutlar,
Açıldı gonca.

Baktı ki gençsiniz bilgili,
Eğitiyorsunuz yolunca yöntemince,
Atatürk gülümsedi öğretmenim,
Sevindi onca.

Baktı ki Türkiye’si Türkiye’miz,
Aydın ufuklara yürüyor hızla,
Atatürk gülümsedi öğretmenim,
Övünüyor bizle.

Dağıldı kara bulutlar,
Biz sınıfa girince,
Atatürk gülümsedi öğretmenim,
Kürsüde kendini görünce.

                                        Talât Tekin


Öğretmen ebedî gerçek ve değerlerin temsilcisidir. O, bu işlevini yerine getirdiği ölçüde insanlığa ve kendi toplumuna faydalı olacaktır.


BEN ÖĞRETMEN OLMAK İSTİYORUM

Ben öğretmen olmak istiyorum.
Ben, şairimin mısralarında dil,
Genç kızımın gergefinde nakış nakış gül,
Âşığımın sazında tel,
Öpülesi bir el olmak istiyorum:
Ben, öğretmen olmak istiyorum...

Ben, çaresizliğin filizlendiği yerde ümit,
Korkunun mayalandığı yerde yürek,
Güçsüzlüğün güçlendiği yerde bilek olmak istiyorum;
Ben, öğretmen olmak istiyorum...

Ben öğretmen olmak istiyorum...
Vatan evladına Türklüğü öğretmek için,
Ben öğretmen olmak istiyorum
İstiklal Marşı’nı gururla söyletmek için,
Ben, öğretmen olmak istiyorum
Milletimi muasır medeniyet seviyesine yükseltmek için...

Ben öğretmen olmasam diyorum...
O zaman kim öğretir güzel Türkçemi
Henüz anne diyen dillere,
Kim öğretir insanlığı, duyguyu genç nesillere,
Kim öğretir büyüğünü saymayı,
Küçüğünü şefkat ile sevmeyi?

Ben öğretmen olmasam diyorum...
O zaman şu körpe fidan
Nasıl öğrenecek sert rüzgârlara göğüs germeyi,
Nasıl öğrenecek , çiçek açıp meyve vermeyi?
Şu gelinlik kızım ,
Şu bıyıkları yeni terleyen delikanlım
Kimden öğrenecek insan gibi sevilmeyi, sevmeyi;

Ben öğretmen olmalıyım diyorum;
Çünkü biliyorum affetmesini,
Biliyorum asil duygularla insanları sevmesini...

Biz öğretmen olmalıyız kardeşlerim;
Biz görmeyenlere göz,
Duymayanlara kulak,
Yürüyemeyenlere ayak olmalıyız...

Biz öğretmen olmalıyız kardeşlerim kızıyla, erkeğiyle
Layık olabilmek için
”Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır !” diyen
Ulu önder Atatürk’e...

Biz şairlerimizin mısralarında dil,
Genç kızlarımızın gergeflerinde nakış nakış gül,
Âşıklarımızın sazlarında tel,
Öpülesi bir el olmalıyız:
BİZ ÖĞRETMEN OLMALIYIZ.

                                                      M. Nejat SEFERCİOĞLU


Dizeler--Ana Sayfa  - Dr. SSS-- Ana Sayfa