Bingöl Çobanları

    Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum
    Bu dağların eskiden aşinasıdır soyum
    Bekçileri gibiyiz ebenced buraların
    Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların
    Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi
    Her gün aynı pınardan doldurur destimizi
    Kırlara açılırız çıngıraklarımızla.

    Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski yeni
    Kuzular bize söyler yılların geçtiğini
    Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek
    Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek
    Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı
    Her adım uyandırır acı bir hatırayı!

    Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda
    Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam
    Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda
    "Suna"mın başka köye gelin gittiği akşam.

    Gün biter, sürü yatar ve sararsan bir ayla
    Çoban hicranlarını basar bağrına yayla
    Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al
    Diye hıçkırır kaval.

    Bir çoban parçasısın, olmasan bile koyun
    Daima eğeceksin başkalarına boyun
    Hülyana karışmasın ne şehir, ne de çarşı
    Yamaçlarda her aksam batan güneşe karşı
    Uçan kuşları düşün, geçen kervanları an
    Madem ki kara bahtın adını koydu çoban!

    Nasıl yaşadığından, ne içip yediğinden
    Çıngırak seslerinin dağlara dediğinden
    Anlattı uzun uzun.

    Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun
    Nadir duyabildiği taze bir heyecanla
    Karıştım o gün bugün bu zavallı çobanla
    Bingöl yaylalarının mavi dumanlarına
    Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına.

http://www.antoloji.com/bingol-cobanlari-siiri/


Dizeler--Ana Sayfa   -   Dr. SSS-- Ana Sayfa