Yayýnlarým...

Popüler Yazýlarým-20                                                                    Prof. Dr. Fahri UNAN

Sayfa Sonuna Git

MÜCEDDÝD-Ý ELF-İ SÂLİS MEVLÂNÂ NÛRÎ EFENDİ'NÜÑ

DA'VÂ-YI FAZÎLETİN BEYÂN İDER*

 Sem‘-i ‘âcizîye vâsıl olan ahbârdandur ki memâlik-i ‘Osmâniyyede Mevlânâ Nûrî Efendi nâm bir nev-zuhûr ‘allâme-i cihân peydâ olmış ve ehl-i İslâmuñ bir nice zamândur cehl-i bî-hadd elinde zebûn olmasın fursat bilüp dün ü gün tembelizyon nâm âyîne-i sûret-nümâda ‘arz-ı endâm ile kâffe-i müslimîne musallat olan cümle bid’âtı zemm ü kadh ile evkât-güzâr imiş. Kendüyi müceddid-i elf-i sâlis ya‘nî kim ‘üçünci bin yıluñ müceddidi’ i‘lân eyleyen kerâmâtı kendüden menkûl bu zât-ı gaflet-simât, kimlere hıdmet itdüğinden bî-haber, mahâfil-i mütenevvi‘ada kîn ü gayz-ı nâ-mütenâhî ile cümle ehl-i İslâma i‘lân-ı harb eylemiş misillü hançer-i zebânın sakınmaz imiş.

Ol nev-zuhûr müceddid-i elf-i sâlîs dir imiş kim, ‘ulemâ’-i selef bi’l-külliye hatâ üzre idi; anlar dîn-i mübîn-i İslâmı kendü hevâ vü heveslerine hıdmet itdürmek içün hakāyık-ı Rabb-i Celîli ahâlî-i memâlik-i İslâmiyyeden ketmile anlaruñ yirine kendü zann-ı bâtılları üzre istihrâc eyledükleri kavâ‘id-i bâtılayı ikāme itdiler ve bu sûretile halkı sırât-ı müstakîmden ızlâl ve kendü tarîk-i sakîmlerine idhâl eylediler.

Ve dahi dir imiş kim, rûy-ı zemînde iki ‘âlim-i hakîkî var ise anlaruñ evvelîsi Mevlânâ Nûrî Efendi’dür; nitekim müşârün-ileyh daha 'ahd-i sabâvetinde yevm-i vâhidde emr-i kırâ’ati bi’t-tamâm tekmîl idüp dahi Kur’ân-ı ‘Azîmü’ş-şânı bi’l-külliye hıfzile ‘ulemâ-yı selefe tekaddüm eylemiş idi. Anuñçün kendüsi hem mâzînüñ ve hem hâlüñ ve dahi istikbâlüñ kutb-ı a‘zamı makāmındadur.

Dirler ki, mevlânâ-yı mezbûr ‘âlem-i fânîde kendüden gayri kimesneye teveccüh itmez, sankim nefs-i zelîlin ma‘bûd idinür ve leyl ü nehâr aña ta‘abbüd ile tefâhür eyler imiş. Beyt:

Hak budur kim şol göñülden Hakk’ı merdûd eyleyen,

Hem zelîldür, hem de mel‘ûn nefsi ma‘bûd eyleyen!

Mevlânâ Nûrî Efendi’nüñ bir iddi‘â-yı ‘azîmi dahi şu imiş: Kendüsi gibi bir ‘âlim-i küll rûy-ı zemînde mevcûd iken, mesâ’il-i ‘ibâdu’llâhı tedvîrden mes’ûl Makām-ı Meşîhatüñ gayrinüñ yedinde olması revâ değüldür; binâ’en-‘aleyh eger hâkim-i vakt olanlar kendüyi istimâ‘ eylemezler ise yarın yevm-i kıyâmetde Rabb-i Celîle nice hisâb virürler; Hakk Te‘âlâ emâneti ehline virmemekden kendülerin azâb-ı elîme dûçâr itmez de nider?!

Ve dahi etrâfına sıdk u sadâkatin yüz kerre biñ def‘a kasem ile te'yîd eylemekden hazz-ı bî-hadd alan bir nice ehibbâ-yı bî-hûş cem‘ine muvaffak olmış kim, her birinüñ derûn-ı sadrı deryâ-misâl ma‘lûmât ile memlû imiş! Anuñçün kendülerde her müşkilüñ hall ü faslına kudret vehm iderlerimiş. Binâ’en ‘alâ zâlik, Mevlânâ Nûrî Efendi etrâf u eknâfda Felâtûn-misâl arz-ı endâm ile her kese ‘akl virmekden ve va‘z u nasîhat itmekden gâyetle mağrûr u müftehir imiş.

Kezâlik, Memâlik-i ‘Osmâniyyenüñ bi'l-cümle hükkâm u ümerâsı dahi Mevlânâ Nûrî Efendi'nüñ fazl u kereminden behre-yâb olmak ârzûsıyile huzûr-ı ‘âlîsinde âmâde imişler. Hattâ, kendüsin sâhib-i memleket ‘add iden bir fırka-i siyâsiyye müşârün-ileyhi meb‘ûs intihâb eylemek ârzûsıyla yanup dutuşmakda, anı bir âher fırkaya kapdurmamak içün tedâbir-i muhtelife almakda imiş... Ol dahi bu ahvâl-i garîbeyi ‘ilm-i bî-nihâyesine ve fikr-i sâ'ib-i nâ-mütenâhîsine haml ider imiş.

El-hâsıl, Mevlânâ Nûrî Efendi tekebbür-i bî-haddile kâlıbına sığmaz imiş!..

‘Azîzüm Fahrü'd-dîn Çelebi! Şimden girü ol zât-ı gaflet-simâta ne dimek iktizâ ider?

Fakîrüñ Nûrî Efendi'ye bir çift kelâmum vardur: Medâr-ı ma‘îşetin bin bir müşkil ile tedârük iden ‘ulemâ-yı kadîm mi dîn-i mübîn-i İslâmı kendü hevâ vü hevesine hıdmet itdürmek içün hakāyık-ı Rabb-i Celîli ahâlî-i memâlik-i İslâmiyyeden ketm eyledi, yoksa kelâmu'llâhı -hâşâ ve kellâ- sağmal inek gibi sağıp akçeye tahvîl eyleyen zât-ı bî-edeb mi?... İşte bu su'âle cevâb virmek gerekdür...

_________

* Bu yazı, daha önce şurada yayımlanmıştır: Türk Yurdu, ………